Malatya'da yaşanan zirai don sonrası kayısı üreticisinin beklentilerini ve kentte yaşanan sorunları değerlendiren Karaca, “Malatya’da yaşanan don felaketi, kayısı üreticisini bir kez daha derinden yaraladı. Bin bir emekle kurulan bahçelerde, yıl boyunca umutla beklenen ürünler, bir gecede heba oldu. Çiftçimizin umutları, emeği, geleceğe dair planları soğukla birlikte adeta dondu kaldı. Bu büyük felaketin ardından, üretici kendi yarasını sarmaya çalışırken, ne yazık ki bazı çevrelerin önceliği üreticinin kaybını telafi etmek değil, bu durumu kendi lehlerine çevirmek oldu. Oysa asıl konuşulması gerekenler; ürün kaybı, üreticinin zararının nasıl karşılanacağı, tarımın sürdürülebilirliği ve bu topraklarda emeğin nasıl yaşatılacağıydı. Ancak bazı kesimler, ürün azlığını fırsat bilip dışarıdan getirilecek ürünlerle Malatya kayısısını harmanlayarak daha fazla kazanç elde etmenin hesabına giriştiler. Bu girişimlerin amacı çok açık; Malatya kayısısının adını kullanarak, gerçek üreticinin emeğini hiçe sayıp yüksek fiyatlarla satış yaparak haksız kazanç sağlamak. İlk etapta hasarın boyutu küçük gösterilerek rekoltenin yüksek tutulması yönünde bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Ancak Ziraat Odalarının, üretici birliklerinin ve gerçek üreticilerin yoğun tepkisiyle bu girişim geri püskürtüldü. Fakat durmadılar; bu kez farklı bir yöntem denendi. Stoklar olduğundan fazla gösterilerek piyasa manipüle edilmeye çalışıldı. Ne yazık ki bunda kısmen başarılı olundu ve üretici bir darbe daha aldı” dedi.
“Bugün üretici doğal afetlerle, artan maliyetlerle, düşük ürün fiyatlarıyla ve üzerine bir de bu tür fırsatçılıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Ürünü satarken borsa payı kesiliyor, TMO’dan aldığı yemlik arpada borsa kesintisi yapılıyor, hayvanını kesime gönderdiğinde dahi borsa payı ödemek zorunda kalıyor" diyen Karaca, şunları ifade etti:
“Peki bu borsaların üreticiye ne faydası dokunuyor? Felaket günlerinde üreticinin yanında olmayan bu yapılar, üreticinin sırtından geçinmenin yollarını aramaya devam ediyor. Bir başka önemli konu da lisanslı depolar. İlk bakışta güzel bir fikir gibi görünse de uygulamada ciddi güven problemleri oluştu. Depolar, laboratuvarlar, kantarlar hep aynı ellerde toplanmış durumda. Bu durum üreticinin güvenini zedeledi. Son iki yıldır üreticinin lisanslı depolara ürün getirmemesi, güven eksikliğinin açık bir göstergesidir. Üretici, ürününü teslim ederken bağımsız, adil ve şeffaf bir sistem görmek istiyor.”
Üreticilerin alın terinin karşılığını almak istediğini dile getiren Karaca, “Ürünümüzü hak ettiği değerle satmak istiyoruz. Doğal afetlerde yalnız bırakılmak istemiyoruz. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, üreticiye sahip çıkılmasını, fırsatçılara prim verilmemesini istiyoruz. Unutulmamalıdır ki Malatya kayısısı, bu topraklarda emekle, sabırla ve alın teriyle yetişiyor. Bu toprakların en büyük değeri olan kayısımızı korumak hepimizin ortak sorumluluğudur. Eğer gerçek üreticinin yanında olunmazsa, üreticinin güveni de kaybedilir. Biz artık susmuyoruz çünkü üretici size güvenmiyor. Ama yine de çözümden yanayız, yapıcıyız. Yeter ki gerçekten üretici için çalışın, üreticiyle birlikte yol alın” dedi.